KKTC Cumhurbaşkanı Tatar: Kıbrıs Türkü’nü Boğma Siyaseti Var
Cumhurbaşkanı Tatar, bu durumu uluslararası platformlarda gündeme taşıdığını belirtti.
Bilgi: Instagram'da @mersinhaber'i takip ederek anlık gelişmelerden daha hızlı haberdar olabilirsiniz.
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Rum tarafının Kıbrıs Türkü’nü ekonomik olarak boğma siyaseti yürüttüğünü vurgulayarak, bu konuda aktif bir mücadele içerisinde olduğunu açıkladı. Londra'daki temaslarında Birleşik Krallık makamlarına bu durumu ilettiğini, Avrupa kurumlarıyla yapılan görüşmelerde yatırımcıları hedef alan tehditleri dosyalar halinde gündeme taşıdığını belirtti. Ayrıca, BM Genel Sekreteri’ne gönderdiği mektuplarla bu siyaseti uluslararası düzeyde kayda geçirdiğini ve AİHM ile AB nezdinde bireysel başvuruların desteklenmesi için irade ortaya koyduğunu ifade etti.
Rum Tarafının Politikaları
Tatar, Taşınmaz Mal Komisyonu’nun işlevselliğini güçlendirmek için devlet desteğini sürdürdüğünü de sözlerine ekledi. Hristodulidis’in yürüttüğü girişimlerin bir bütün olarak "abluka siyaseti" olduğunu belirten Tatar, Yeşil Hat Tüzüğü’nün etkin uygulanmasının engellenmesi, hellim ticaretinde üçüncü ülkelere baskılar yapılması ve AB’nin KKTC kurumlarını dışlaması gibi durumların bu siyasetin en açık göstergeleri olduğunu dile getirdi. Cumhurbaşkanı Tatar, seçimlerin ardından AB kurumları ve Avrupa Konseyi’nde hukukçularla birlikte girişimlerin devam edeceğini ve uluslararası bilgilendirme kampanyalarının devreye sokulacağını ifade etti. İnşaat sektörünün yatırımlarının ve ekonomik üretimin yasalar kapsamında devletin güvencesi altında olduğunu belirten Tatar, Kıbrıs Türk halkının haklı mücadelesini her platformda savunacaklarını vurguladı.
Uluslararası Kamuoyuna Çağrı
Tatar, Rum tarafının baskıcı politikalarının barış ve çözüm söylemleriyle çeliştiğini belirterek, uluslararası kamuoyuna çağrıda bulundu. "Kıbrıs Türk halkını görmezden gelen, üreticisinin elinden ekmeğini almaya çalışan bu zihniyete sessiz kalınmamalıdır" dedi. Tatar, Kıbrıs adasında iki taraf arasındaki ilişkilerin adil ve eşit bir zemine oturmadıkça kalıcı bir uzlaşma olmasının mümkün olmadığını ifade etti.