Bartın'da Kızılırmak Nehri'nde yapılan bir araştırma antibiyotik kullanımını gözler önüne serdi.
Bartın'da gerçekleştirilen araştırmada, hayvan çiftliklerinde antibiyotiklerin aşırı kullanımı ve bunun su kaynaklarına etkileri vurgulandı. Dr. Nakipoğlu, antibiyotik direncinin artışına dikkat çekerek, Türkiye'nin bu alandaki sorunlarına dair uyarılarda bulundu.
Kızılırmak Nehri üzerinde yapılan araştırmalar, antibiyotiklerin su kaynaklarını tehdit ettiğini ortaya koydu. Dr. Öğr. Üyesi Nakipoğlu, Türkiye’nin antibiyotik tüketiminin OECD ülkeleri arasında en yüksek seviyelerde olduğunu belirtti. Hayvan çiftliklerinde antibiyotiklerin aşırı dozlarda kullanıldığını ifade eden Nakipoğlu, bu durumun insan sağlığı için ciddi riskler oluşturduğunu açıkladı. Antimikrobiyal direnç, mikroorganizmaların üzerindeki ilaçlara karşı direnç geliştirmesi anlamına geliyor ve bu durum, hastalıkların tedavisinde zorluklar yaratıyor.
Dr. Nakipoğlu, antibiyotiklerin sindirilmeden dışarı atılması nedeniyle yüzey sularında biriktiğini ve bunun su kaynaklarını tehdit ettiğini vurguladı. Ayrıca, atık su arıtma tesislerinin yetersizliğinin bu sorunu artırdığını belirtti. Kızılırmak üzerindeki çalışmalarında, direnç genlerinin türler arasında aktarıldığını tespit ettiklerini kaydetti. OECD’nin tahminlerine göre, yeterli önlemler alınmadığı takdirde Türkiye’de dirençli enfeksiyon oranlarının 2035 yılında yüzde 40’a ulaşabileceği ifade edildi.
Ülke genelinde antibiyotik kullanımı konusunda farkındalığı artırmayı hedefleyen projelerin sürdüğünü aktaran Nakipoğlu, Bartın Üniversitesi ile Kingston Üniversitesi’nin iş birliğiyle sulardaki antibiyotik kalıntılarını azaltmaya yönelik çalışmalar yürütüldüğünü belirtti. Projeyle birlikte, yüzey sularındaki antibiyotik kalıntılarının önüne geçilmesi için özel sistemler geliştirilmesi amaçlanıyor. Londra Kingston Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mouhamad Khoder, bu çalışmalara dair detaylı bir sunum gerçekleştirdi.