Kocaeli 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ikinci celsesi, tutuksuz ve tutuklu sanıkların, müştekilerin ve taraf avukatlarının katılımıyla gerçekleştirildi. Duruşmaya tekerlekli sandalye ile katılan sanık S.S., kendisinin suçlu olmadığını ve diğer sanık F.M.'nin de duruşmaya katılmadığını belirtti. S.S., "Ben dini bilmiyorum ki dini istismar edeyim" diyerek kendisini savundu. F.M.'nin kendisini hipnoz ettiğini ve yanlış yönlendirdiğini ifade eden S.S., "Hacı baba" ismini kullanarak insanları kandırdığını vurguladı.
Diğer sanık K.S. ise uluslararası iş yaptığını ve dolandırıcılığa ihtiyaç duymadığını öne sürdü. M.S. ise kişisel bağlantıların insan hayatındaki önemine dikkat çekerek, toplumda yaşanan sorunlara değindi. Diğer sanık B.H. da suçlamaları reddederek tahliye talebinde bulundu. S.S.'nin avukatı, olayda asıl suçlunun F.M. olduğunu, müvekkilinin masum olduğunu savundu.
Mağdurlar, M.S.'nin de tutuklanması gerektiğini belirtti ve tüm sanıkların suçtan kurtulmak için beyanlar verdiklerini ifade etti. Mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına, M.S.'nin ise adli kontrol kararının sürdürülmesine karar vererek duruşmayı erteledi.
İddianameye göre, şüpheliler, müştekilerle Gölcük'teki adreslerinde "dini sohbet" adı altında bir araya gelmişti. S.S.'nin oğlu K.S., kendisini sözde hoca olarak tanıtarak "hacı baba" olarak bilinen kişinin insanları musibetlerden kurtardığını ancak bunun için bağış yapılması gerektiğini söylemişti. Sanık B.H.'nin de hacı baba ile direkt irtibat kurduğu iddia edilmiştir. S.S.'nin, mağdurlar adına banka hesabı açarak bağışları topladığı ve hesapları yönettiği ifade edilmiştir.
Müştekilerden F.M., S.S. ile tanıştıktan sonra yaşadığı zorlukları ve S.S.'nin kendisini boşanmaya yönlendirdiğini aktardı. S.S. aracılığıyla "hacı baba" olarak tanıtılan bir kişiden para talep edildiğini belirten F.M., bu süreçte maddi zarara uğradığını ifade etti. İddianamede, çeşitli yardımlar adı altında para ve altın toplandığı ve bunların S.S.'ye teslim edildiği vurgulandı. Yaklaşık iki yıl süren bu süreçte mağdurların maddi kayıplar yaşadığı ve tehditler aldıkları kaydedildi.